"Fitne katilden beterdir."
Bakara Suresi[1]
Şunu unutmayın ki, hiç kimse ülkesi uğruna ölerek kazanmamıştır.
Savaşı ancak başka aptalların ölmesini sağlayarak, kazanabilirsiniz.
General Patton[2]
İslam Dünyası'nın yüz karası ve kara lekesi...
İslam'a yapılmış büyük bir hakaret ve maalesef İslam'ın
temizliğine yakıştırılan ve neredeyse özdeş kılınacak kadar ileri gidilen bir
fitne, bir iftira ve bir habis yakıştırma... Müslümanların ise bu konuda sesleri, maalesef ki çıkması gereken kadar yüksek çıkmıyor. Buna cevaz veren,
fetva veren ve destekleyen bazı şer odakları da tam ciğerimizde
konuşlanmış.
Yazıya girmeden önce "savaşarak can verenler" ile
üzerlerine bomba bağlayanların ayrımını okuyucuya kesinkez yapmasını öneririm.
Yazıda bahsi geçen intihar komandolarının işaret ettiği kişiler, kesinlikle
"savaşan ile savaşırken" hayatını yitirenler değildir. Yazımızda
çarşı pazar demeden, camii demeden, masum mücrim, sivil asker demeyen gözü
dönmüş fitnecileri kastettiğimin altını çizmek istiyorum.
Peki, kimdir bu "İntihar Komandoları"? Psikopat
manyaklar mı? Hayatlarını hiçe sayan toplum düşmanları mı? Yoksa gözü dönmüş
sapık katiller mi? Elbette birçok şey söylenebilir. Tek tip "intihar
komandosu"ndan bahsetmek oldukça güç olsa da genel hatlar üzerinden yazı
içerisinde bir çerçeve çizmeye çalışacağız:
Yazıya bu kimseler için kullanılan jargon ile başlayalım:
Canlı bomba, intihar komandosu, intihar bombacısı, intihar eylemcisi, fedai,
istişhad eylemcisi, intihar terörü, intihar teröristi ve feda eylemcisi. Sadece
bunlarla sınırlı değil. İçinde eylemcinin bulunduğu bir araç, bir kamyon, bir
uçak hatta en faciası bir "gemi"[3] ya da diğer yüzer
platformlar ile intihar saldırısı düzenlemek mümkündür.
İntihar kavramı ile başlay alım[4]:
Halbwachs, onun tanımına “fedakârlık olmayan” ve “kasıtlı
ölüm” kaydını koyar ve intiharı şöyle tanımlar: “Kendisini öldürmek niyetiyle
olay kurbanı tarafından yapılan bir aksiyonun sonucu olan her tür ölüm, intihardır”. Delmas’a göre “intihar, aklı başında bir insanın yaşamakla ölmek
arasında bir seçme yapabileceği halde, her türlü ahlak baskısı dışında ölümü
seçip kendini öldürmesidir”. Bernfeld’e göre, intihar eden kişi gerçekte başka
birini öldürmek ister. Genel çerçeve olarak intihar prensipleri ise aşağıdaki
gibidir:
1) Kişinin akli dengesinin yerinde olması gereklidir.
2) Kişi doğrudan veya dolaylı olarak ölümü istemelidir. Bu
istek kişisel menfaatler sonucu olabileceği gibi, ahlâki değer yargıları sonucu
da olabilir.
3) İntihar için seçilen yöntem doğrudan ve ani olabileceği
gibi, dolaylı ve uzun zaman sonucunda da gerçekleşebilir.
Vaka frekansı oldukça sık. Öyle ki; ay geçmiyor ki bir
intihar komandosu vakası kendini tekrarlamasın, yeniden yaşanmasın. İntihar
komandosu vakalarında en iyimser hal bile gözetilse maalesef suçlu suçsuz
ayırt etmek mümkün olmuyor. Genelde tercih edilen plastik patlayıcılar, üzerinde
bombayı taşıyan kişi başta olmak kaydıyla; herhangi birisinin orada bulunan herhangi bir kişinin hayatına ya da sakat kalmasına, en iyi ihtimal fiziken ya da psikolojik ciddi yaralara gark eder. Kim olmadığını bilmediğiniz bir intihar komandosunun yanından geçmeniz katliniz için yeterli bir sebeptir. Otobüste, sokakta, metroda ya da herhangi bir insan kalabalığında olmanız komando için iyi bir neden(!). Yani, masum - mücrim ayrımı gözetilmemesi
Müslümanlara bulaştırılmaya ve yaygınlaştırılmaya çalışılan bu melanetin birçok
handikabından ilkidir.
Vakaların görülme sahası elbette sadece Müslüman coğrafyası
ile kısıtlı değil. Askeri ya da politik amaçlı ilk intihar eylemleri Haşhaşiler'de
görülür. Yakın devirlere gelindiğinde İkinci Dünya Savaşı sırasında zaten
sistematik bir intihar kültürü olan Japonlar "Kamikaze" adını
verdikleri uçaklarda pilotları bir nevi intihar komandosu olarak askeri hedefleri
vurmak maksatlı kullanmış.[5] Benzer birkaç eylemin
İngiltere'ye karşı IRA militanlarınca kullanıldığı olmuş. Bugünkü manada
intihar eylemleri 1980 yılları itibari ile Güney Lübnan'da Hizbullah tarafından
uygulanmıştır.[6] Fakat
bizim anladığımız şekli ile "intihar komandoları"nın yaygınlaşması ve
ses getirmesi Filistin mücadelesi ile paralellik gösteriyor. Biri ya da
birileri 1993 sonrası Filistin mücadelesi[7] esnasında bu gibi bir
yönteme başvurarak kendi mücadelelerine yapılabilecek en büyük kötülüğü
yaparak, bir mücadeleye terör mayasını katmıştır ve bu maya zehre dönüşerek
Afganistan'a, Çeçenistan'a ve son olarak maalesef Müslüman kimlikli ya da o
şekilde lanse edilen insanlarca Avrupa'nın hatta 11 Eylül Saldırıları esnasında
hepimizin beraberce mütalaa ettiği üzere "Birleşik Devletler"e
taşınmıştır. Hatta ve hatta çok iyi hatırlayacağımız üzere intihar komandoluğu ile Müslümanlığı küçük beyninde özdeşleştirmiş ahlaksız bir karikatürist Peygamber Efendimiz'i kafasında bir bomba ile resmetmeye cüret etmiş, şimdilerin NATO genel sekreteri Rasmussen ise bunun "ifade özgürlüğü" olduğunu savunmuştu. Sri Lanka'da "Tamil Kaplanları'nın intihar eylemlerine
rastlamak mümkün. Ülkemize gelindiğinde ise içerilerinde El Kaide'nin de
bulunduğu PKK, DHKP-C ve İBDA-C'nin bulunduğu uzun bir listenin varlığından söz
edebiliriz.
Şimdilerin barış kelebeği Abdullah Öcalan 1996 yılında
Serxwebun(başkaldırı) dergisinde intihar eylemleri için şu ifadeleri
kullanıyordu: "Kentlere ineceğiz, Kentte çatışmalar başlayacaktır.
Neye mal olursa olsun bir otobüse binmek zor değildir... Bir uçağa binmek zor
değildir. Kendine bomba sarıp gidecek binlerce insanımız var."
İntihar komandolarının profilleri ise bir hayli renkli. Sanıldığının aksine
eğitimsiz değiller ve aile bağları gayet kuvvetli olanlar mevcut. Bu konuda
hayatta kalan intihar komandoları üzerinden çeşitli akademik araştırmalar
yapılmış. Bunlardan benim araştırmalarım esnasında rastladığım en çok ses
getiren iki araştırma; Pakistanlı Nasra Hasan[8] ve İsrailli Ariel Mirari[9] adlı araştırmacılara ait.
Yazının başında belirttiğim gibi genelde plastik patlayıcılar tercih ediliyor.
Araç ya da çanta kullanılıyorsa "parça tesiri" yaratmak maksatlı
mermiler kullanılıyor. İntihar bombası amaçlı bir araç seçilmişse iş biraz daha
sofistike hale bürünüyor. Deterjandan tutun da hayvan gübresine kadar geniş bir
tesir arttırma yelpazesi var. En basit hali ile benzin ya da mazot gibi yanıcı,
LPG ya da LNG (liquid natural gas - yüksek basınç altında sıvılaştırılmış doğal
gaz) taşıyan bir araçın devasa bir molotof kokteyli olarak kullanılması mümkün.
Terör örgütleri genelde hem intihar komandosuna bir patlatma mekanizması, hem
de komandoyu takip edecek "gözcü" nitelikli bir kişiye aynı bombanın "yedek" patlatma mekanizmasını teslim eder ki intihar komandosunun herhangi bir şekilde eyleminden vazgeçmesi halinde devreye gözcü girer ve görevi tamamlar. Bu bahsi
geçen iki kişinin duygusal empati kurmaması ve acıma duygusunu ortadan kalkması
için bu iki birbirini hiç tanımayan kişiler olarak üst terör kadrolarınca
seçiliyor.
Bombacılar oldukça geniş ve değişik istatistikler olmakla
beraber en çok 18-24 yaş aralığındaki kişiler ve daha yoğunluklu olarak erkek
olanlar arasından seçilmiş.[10] Büyük çoğunluğunun 6
veya daha fazla kardeşi var. İncelemeler bazı sakinleştirici ilaçlarının
verildiği eylemcilerin olduğunu söylese de tam aksi bir şekilde ilaç almaksızın
eylemlerini gerçekleştirenler de az bir yüzdeye sahip değil. Onları intihar
bombacısı olmaya iten nedenlerin bir listesini de yazının ilerleyen
kısımlarında vereceğiz.
İntihar eylemlerini maruz görenler ve maruz göstermeye
çalışanlar olayı Hazreti Hüseyin'in de şahadetine[11][12] atıfla
"istişhad" gibi tanımlama yaptıklarına birçok kaynakta rastlamak
mümkündür. Yusuf el Kardavi, Muhammed Hayr Heykel, Muhammed es Savva gibi
isimlerin bu kavrama atıf yaptıklarına ve intihar eylemlerini meşrulaştırıcı fetvalarına
rastlanılmaktadır.[13][14] Bu fetvalardan bir
kısmının intihar eylemlerinin meşruluğunun ilginç bir şekilde bölgesel olduğunu
ve sadece Filistin ile kısıtlı olduğunu söylemektedir.
Diğer yandan Hamas'ın önemli isimlerinden Şeyh Yasin ise
intihar eylemlerine şu sözlerle karşı çıkmaktadı r[15]:
"Şehitlik, kalbin derinliklerinde [yatan] bir aşktır.
Fakat bu ödüller, bizatihi şehitliğin hedefi değildir. Tek gaye, Allah'ın
hoşnutluğunu kazanmaktır. Allah'ın davası içinde ölmekle, bu [gayeye] en yalın
ve en hızlı şekilde ulaşılabilir. Ve şehidi seçen Allah' tır." [16]
Uzun yıllardan beri süren Filistin mücadelesi ve 3 ayrı
Körfez Savaşı ile bölgede yükselen tansiyon kendine ait ucube bir "savaş
ahlakı" uydurmuş, bölge insanları için kıyafetleri; Moğol İstilası'ndan bu
yana belki de ilk defa, bu kadar uzun vadeli bir biçimde "kefen"
konumuna yeniden eriştirmiştir. Batı Dünyası'nın, yahut tam adı ile
"Hıristiyan Batı Dünyası"nın kendinden başkasına ve kendine itaat
etmeyene hayat hakkı tanımayan politikaları ve bu politikalara paralel bir biçimde
geliştirdikleri ahlak anlayışının neticesinde Ortadoğu'da insan hayatının
değeri "istatistikler mesabesinde" ve hiç değerinde bir konuma;
"insana sıfır değerine" indirgenmiştir. " Bu tür bir savaş
ahlakı mezhep çatışmalarını ve bölgesel sorunları da körüklemiştir. Irak merkezli
olmak üzere "Şii - Sünni" çatışmalarının önemli bir çatışma sahası
"intihar komandoları" olmuştur. Kimlikleri belirsiz kalan, kimin kimi
hedef aldığı belirsiz bir şekilde Irak, intihar komandoları eşliğinde
yüzyıllardan beri süregelen bir siyasi anlaşmazlığı "itikadlaştırma"
yolunda kanayan bir yaranın derinliğine derinlik katmıştır. Bunlardan birine
örnek verecek olursa Muhammed Bakır El Hekim'in bir intihar saldırısı sonucu
hayatını kaybetmesini verebiliriz.[17]
"İnsana Sıfır Değer Sorunsalı"nın başlangıç ve
hareket noktasının en büyük destekçisi, hepimizin "Şark Sorunu"
olarak bildiği Türk İmparatorluğu'nun güç ve nüfuz kaybı ile başlayan süreç.
Anarşinin sistematik bir hale dönüştüğü bölgede yeni nesiller savaş içerisinde
doğmuş, savaş içinde büyümüş ve her an bir savaş halinin sonucu olarak
yaşamlarının sonlanması tehlikesini enselerinde hissetmişlerdir. "İnsana
Sıfır Değer Sorunsalı"nın içinde büyüttüğü fertler kendi mantık
silsilelerinin içinde yapacak daha iyi bir eylemin olmadığı ve halihazırda kaybedecek
bir şeylerinin olmadığını inanarak ya da inandırılarak eylemlerinin içerisine
giriştiğini öncü bir tespit olarak ve yazının ilerleyen kısımlarında izah edilmek
üzere ortaya koyabiliriz. Bu tespite ek olarak sosyolojik temelli övgü
beklentileri bir kendini ispat mekanizması olarak intihar komandosunun zihninde
bir yer edinmekte ve daha da önemlisi dini vaatler bu eylemlerde Ortadoğu
özelinde intihar eylemlerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Kimlik
oluşturma süreci için en önemli dayanaklardan biri olan "Din"in, bölgedeki intihar kavramlarındaki önemini daha spesifik bir hale bürümek adına Telaviv
Üniversitesi'nden Profesör Asher Susser birkaç ay önce tamamlanan
"Ortadoğu" hakkındaki ilk dersinde şöyle bir ifade kullanmakta idi[18]:
Collective identity was about religion, not about territory
and language. And it was only after the dramatic long standing impact of the
West that identities began to shift and to emerge towards a more European style
territorial or linguistic identity.
"Türkçe
ifadesi ile "Müşterek kimlik (Ortadoğu'yu kastediyor- OBÇ) bölge ya da dil
ile alakalı değildi. Ve bu durum Batı'nın uzun süreli dramatik etkisi ile daha
Avrupai bir şekilde bölgesel ve dil üzerine değişmeye ve su yüzüne çıkmaya
başladı.". Kimlik inşasının önemli safhalarından "din" biri de "Maslow'un İhtiyaçlar hiyerarşi'sinin üçüncü merhalesi olması ile "ait
olma" duygusu ile ayrıca perçinlenmektedir. Dördüncü merhale olan
"saygınlık gereksinimi"ni de bu yaklaşımla çok da ayrı tutmak mümkün
değildir. Bu da şer odaklarının vakaları arttırması için onlara bir fırsat
doğurmaktadır. Görünen o ki bunu da gayet iyi kullanıyorlar. Hem de satılmış
"din kalpazanları" sayesinde. İşte bu nedenle yazının başında da
belirttiğimiz intihar prensiplerinin 2.'sinin çizdiği çerçeve ile birebir
örtüşmektedir. İslami temellerde vakaya yer edindirmek yahut aşılamak ve vakayı
masumlaştırmak isteyenlerin aksine "Psikoloji" biliminin kabulleri
dikkate alındığında kim ne kadar çabalarsa çabalasın vaka düpedüz "intihar"dır.
Emniyet
mensuplarından Bilal Sevinç, intihar komandoları hakkında yürütmüş olduğu
çalışmada intihar eylemlerinin motive edici unsurlarını ana hatları ile şu
şekilde sıralamıştır[19]:
1- Bir kariyer olarak şehidlik olgusu
2- Finansal faktörler
3- Kahramanlık olgusu
4- Kin ve intikam duygusu
5- Kendini ispatlama çabası
6- Korku, tehdit ve yıldırma
7- Ümitsizlik, adaletsizlik ve aşağılanma duygusu
İslam Coğrafyası'nın dışında kalan ve bu gibi terör
eylemlerine dışarıdan belirli şekillerde ve sebeplerle katılan fakat gerçek
mahiyetlerinin ve hikayelerinin ne kadar "hakiki" olduğu soru
işaretlerini barındıran fertlerin incelenmesi ve araştırılması ise merak
uyandıran bir konu olmasına karşın, ümit ediyorum ki öncelikle ülkemiz tüzel
kişileri bu konudaki üzerlerine düşen göreve hakkı ile riayet etmektelerdir.
Cihadist sıfatı ile bölgeye gelerek "intihar bombacısı" olan iki
kişinin portrelerini aşağıda görebilirsiniz:
Almanyalı intihar komandosu Osman El Almani |
Fransalı intihar komandosu Abdurrahim El Fransi |
Tabii; vaka saydığımız hususlarla da sınırlı kalmıyor.
Eylemcinin ortadan kalkması, sonradan yapılacak araştırma ve kovuşturmaların
zorluğu nedeniyle azmettiricinin kendine dair izleri büyük ölçüde yok ediyor
olması intihar eylemcilerinin terör örgütleri açısında stratejik olarak
kullanımına daha fazla imkan tanıyor. Görünen o ki İslam Dünyası'nın en az
yüzyıl daha bu sorunu devam edecek. Lakin bu konudan muzdarip Müslümanların
sesi, bu fitneyi körükleyenlerden daha kısık. İsmet İnönü'ye atfedilen güzel bir
özdeyişte dile getirildiği gibi "Bir
ülkede şerefliler de en az şerefsizler kadar cesur olmadıkça o ülke düzelmez."
Sınırların sadece siyasi mana ifade ettiği günümüzde ise daha şumullu bakışlar
geliştirmeye mecburuz ya da...
Günümüzde din sosyolojisi temelli olarak "terör"
odaklı araştırmalarını sürdüren Dr. Halil Aydınalp intihar komandolarının dini
temellendirmelerini şu şekilde yorumlamaktadır:
(...) Köktendinciliğin ayırt edici vasfı kutsal metinleri
algılama ve yorumlama biçimlerinde yatmaktadır. Gelenek ve tarihsel tecrübeyi
dışlayarak/öteleyerek kutsal metinterin lafzi/literal manalarını merkeze alan
bir din telakkisi inşa etmesi, özellikle müşriklerle ilgili cihad ayetlerinin
tarih ve aktörden soyutlanarak bu güne taşınması, günümüz müslüman köktenciliğinin
ayırt edici niteliği olmaktadır. Dini metinleri anlamadaki
literalizm/lafızcılık yanında, literal selektivizm de diyebileceğimiz kutsal
metinlerde seçici olma köktenciliğinin bir diğer özelliği olmaktadır. Barışa
nazaran savaşa dair metinleri merkeze alan bir din telakkisi, dinin şiddetle
olan ilişkisini belirleyen temel dinamik olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine
diğer sosyal, ekonomik ve siyasi dinamikleri gereği gibi anlamaksızın ya da göz
önüne almaksızın hayatın bütün alanlarını aşırı bir dini idealizmle
şekillendirme ve aydınlatma çabasının da dini gelenekleri potansiyel olarak
çatışma ve şiddet sürecine yaklaştırdığı söylenebilir.
Dinimiz
kurallarınca “Savaş ancak savaşanlarla ve savaşa iştirak edenlerle yapılır.” [20] Fakat bu hususta İslam adına "hüsnü zan" çığırtkanlığı yapmayı
fazlaca iyimser ve zorlama bulduğumu açıkça belirtmek isterim. Nitekim Yüce
Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in Maide Suresi'nde buyurduğu üzere [21]:
Bunun için İsrailoğullarına kitapta şunu bildirmiş idik:
«Her kim bir kişiyi, bir kişi karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuğu
olmaksızın öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir
adamın hayatını kurtarırsa, bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.» And
olsun ki, peygamberlerimiz onlara apaçık delillerle geldiler de sonra
içlerinden birçoğu, bütün bunların arkasından hala yeryüzünde bozgunculuk ve
cinayette çizgiyi aşmaktadırlar.
İslâm,
intihara katiyen cevaz vermemiştir. Kur'ân-ı Kerîm'de intihar yasaklanmıştır
Nisa Suresi'nin ilgili ayetinde açık şekilde "kendi nefislerinizi
öldürmeyin, intihar etmeyin" şeklinde konuya açıklık getirmiştir. [22]
Bazı aklı evvellerin "teterrüs" ve
"irhab" kendilerine kaynak teşkil ederek intihar eylemlerine zemin
arayışı son derece yersizdir ve meseleyi yanlış aktarmaktır. Konuyu biraz daha
açacak olursak teterrüs; "düşman" kuvvetlerin Müslümanları siper
edinerek savaşması durumunda Müslümanların yine "düşman" kuvvetleri
hedef alarak savaşması durumudur. Daha önce de belirttiğimiz üzere İslam,
kesinlikle muharrip olmayanla yani savaşmayan savaşmayı uygun görmez, tasvip
etmez. "İrhab" ise Müslümanların Enfal Suresi'nde belirtildiği üzere
korkutup yıldırmaktır.[23] Bir başka deyişle,
savaştan caydırmak için düşmana güçlü görünmek hadisedir. Bu hususta Tiryaki
Hasan Paşa'nın dillere destan "Kanije Müdafaası" müthiş ve dâhiyane
bir emsaldir. Diğer bir bakış açısından, uluslararası ilişkilerde çok
kullanılan bir tabir olan "caydırıcı güç" olmanın zemini ile kendini
ve kim olduğu hakkında fikir sahibi bile olunmayan masumların katledildiği bir
zemin taban tabana zıttır ve herhangi bir keşişim noktasına dahi haiz olması
beklenemez.
Kaldı ki öldürme ve savaşma yetkisi "Dar'ül Harp"
ilanı ile olur ki bu ilanı hangi ölçülerdeki ehil bir kimseden aldıkları
şüpheye muhataptır. Yine de İslami müeyyideler içerisinde en ağır hükümlerden
biri olan "Dar'ül Harp" ilanı hak olduğunu farz-u muhal kabul ettik
diyelim, bu bile size bir topluluk içerisinde intihar komandosu olma/olabilme
cevazını asla vermez.
Kalemimin tarafı belli de olsa karşıt fikirlerin de yer
verildiği yazıları linklerden inceleyebilirsiniz:
Ne hikmettir ki Kıbrıslı Xenon'un felsefe okulu Stoacılar,
yukarıda yazıların mükellimleri gibi intiharı övmüştür. Doğrusu dikkat çekici
bir benzerlik. [24]
Herhalde çok ayet ve hadisi bir araya getirerek yazarlar,
kendilerince anlatımını güçlendirmek istese de hiçbir "İslami" neden
üretememiş... İntihara teşvik bir suçtur. Bu tip yazıları yazanların bir
özendirmeye yol açarak "intihara ikna ve teşvik" suçundan Türk Ceza
Kanunu'nun 454. maddesi uyarınca 3 ila 10 sene arasında değişen hapis cezaları
ile karşı karşıya kalabileceklerinden haberi olduğunu umuyorum.
İki Cihan Başbuğu(O'na salat ve selam olsun) savaş halinin
prensiplerini şöyle buyurmuşlardır:
"Allah'ın adıyla yola koyulun, Allah yolunda mücadele
verin, savaştığınız insanlarla aranızda bir anlaşma var ise ona riayet edin,
haddi aşmayın, meşru savaşırken öldürdüğünüz insanlara müsle yapmayın (ağzını,
burnunu keserek, insanlık onurunu rencide edecek şeyler yapmayın) çocukları,
kadınları, yaşlıları, ibadethanelerdeki insanları öldürmeyin." [25]
Ümmet
olabilene bu hadis dahi kâfidir.
Allahû Âlem.(En doğrusunu Allah bilir)
Ek-1: İntihar saldırılarından bazıları:
11 Kasım 1982:
17 yaşında Lübnanlı bir genç kız, Güney Lübnan'da, Sur kentindeki İsrail işgal kuvvetlerinin ana karargâhına intihar saldırısı düzenledi. Sekiz Katlı bina çöktü, 89 kişi öldü.
18 Nisan 1983:
Lübnan’ın Beyrut Kenti´nde ABD Büyükelçiliği´ne bir otomobille intihar saldırısı düzenlendi, 17’si Amerikalı 63 kişi öldü. Beyrut'taki ABD elçiliğine intihar saldırısında 17 Amerikalı öldü. 23 Ekim 1983: Beyrut´ta patlayıcı yüklü kamyon, işgalci ülkelerin kışlasındaki binalardan birini havaya uçurdu. 241 Amerikalı denizci ve 58 Fransız asker öldü.
21 Mayıs 1991:
Tamil militanı Hintli bir genç kız, Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi'ye yaklaşıp; elini öpmek için eğildi ve üzerindeki bombayı patlatarak 18 kişiyi havaya uçurdu.
1 Mayıs 1993:
Sri Lanka Devlet Başkanı Ranasinghe Premadasa ve 23 kişi Tamil Kaplanları’nın saldırısıyla hayatını kaybetti.
11 Eylül 2001:
Tarihin seyrini değiştirecek bir saldırı oldu; iki uçak Dünya Ticaret Merkezi'ne çarptı, ardından bir diğer uçak da ABD Savunma Bakanlığı binasına çarptı ve binlerce kişi öldü.
13 Aralık 2001:
Keşmirli isyancıların Hindistan Parlamentosuna saldırısı.
9 Ağustos 2001:
Kudüs'te bir pizza salonunda meydana gelen intihar saldırısında 15 kişi öldü, 90 kişi yaralandı.
1 Haziran 2001:
Tel Aviv'deki bir gece kulübünde meydana gelen intihar saldırısında 21 kişi öldü.
15-20 Kasım 2003:
İstanbul HSBC Bankası çalışanları ve İngiltere'nin İstanbul Baş Konsolosu'nun da yer aldığı 62 kişi yaşamını yitirdi.
27 Ekim 2003:
Bağdat'ta Uluslararası Kızılhaç Örgütü'ne ve 4 polis karakoluna yönelik intihar saldırıları yapıldı, 43 kişi öldü, 200'den fazla kişi yaralandı.
11 Haziran 2003:
Kudüs’ün merkezinde düzenlenen intihar saldırısında 17 kişi öldü, 65 kişi yaralandı.
19 Ağustos 2003:
Bağdat'taki BM merkezine intihar saldırısı düzenlendi, BM temsilcisi Sergio Vieira de Mello dâhil olmak üzere 22 kişi öldü, 100 kadar kişi yaralandı.
1 Şubat 2004:
Erbil kentinde Irak Kürdistan Demokrat Partisi ile Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği bürolarına düzenlenen saldırıda 100'ün üzerinde insan öldü.
7 Mart 2007:
Bağdat’ta iki intihar bombacısı üzerlerindeki bombayı patlatmasıyla Kerbela’ya giden Şii hacılardan 115’i hayatını kaybetti, 117 kişi de yaralandı.
12 Nisan 2007:
Irak parlamentosunun lokantasına yapılan saldırıda 3 milletvekili öldü, aralarında milletvekillerinin de bulunduğu 10 kişi yaralandı.
KAYNAKÇA
[1] http://adf.ly/r64gN
[2] http://adf.ly/r64kv
[3] Bu nedenle 300GRT üzeri tüm yüzer araçlar 6 saatte bir LRIT adı verilen bir sistemle konum bildirmek zorundadır. Ayrıntılı bilgi için http://adf.ly/r67Iw
[4] http://adf.ly/r651V
[5] Japonlar intihara nedensel ve niteliksel bazı tanımlamalarda bulunmuştur. Seppuku(argosu Harakiri), shinju ve junshi farklı intiharlardır.
[6] http://adf.ly/r6YwM
[7] http://adf.ly/r655j
[8] http://adf.ly/r66rC
[9] http://adf.ly/r66hx
[10] http://adf.ly/r6Ys0
[11] http://adf.ly/r65HD
[12] http://adf.ly/r65Jk
[13] http://adf.ly/r6570, (kendisinden hazzetmesem de bu konudaki yazıyı aydınlatıcı buldum.)
[14] http://adf.ly/r65DV
[15] Nasra Hassan, "Letter from Gaza: An Arsenal of Believers-Talking to the 'human bombs"', The New Yorker, (November 19, 2001), s.40.
[16] Bazı internet sitelerinde Şeyh Yasin'in intihar eylemlerinin fetvalarından birisi olduğu iddia ediliyor. Ancak yapmış olduğum incelemelerde kendi beyanlarında böyle bir ifadeye rastlamadım. Tam aksi yönde faaliyetlerinin de bulunduğuna dair resmi kaynaklarda ifadeleri görmek mümkün.
[17] http://adf.ly/r6QNt
[18] http://adf.ly/r64ns
[19] http://adf.ly/r69no
[20] http://adf.ly/r64ra
[21] http://adf.ly/r64tV
[22] http://adf.ly/r671y
[23] http://adf.ly/r64wx
[24] Jack P. Gibbs - Individual Behaviour and Suicide
[25] Tehanevi, İlaü's-Sünen, 12/31-32; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/300; Ebu Davud, Cihad 82
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder