Herşey doğmuş olanın var olmaya devam etme eğilimi üzerine kuruludur. Hayat büyük çaplı bir oyundur. Tüm oyunların esin kaynağı da hayat ve mücadeledir. Eğlence deyip geçmeyin. Oyunlarda mücadele etmeyi deneyimlersiniz aslında. Sorun sanal olmasıdır. Savaş sanatı ise gerçektir.
Savaş sanatını "stratejik akıl" olarak açıklayabiliriz ancak, içgüdü ve duyguların da stratejik aklın muhtaç olduğu bir olgu olduğunu gözardı edemeyiz. Çünkü aşağıda da açıklayacağımız gibi, stratejik akıl, içgüdü ve duyguların bir eseridir aslında.
Oyun oynama isteği kazanma deneyiminin en önemli parçasıdır. Tamamen içgüdüsel ve genetik bir eğilimdir. Bir oyunda ilk önce kuralları öğrenirsiniz. Ancak kuralları öğrenmek kazanmaya yetmez. Çünkü bunun dışında kuralları, kazanmak adına kullanmayı da öğrenmeniz gerekir...Biri sadece bilgidir, diğeri ise idrak gerektirir ve ardından uygulama gelir.
Kazanma arzusu, hayatta kalma içgüdüsüne bağlı bir duygu olarak bazı canlılarda sadece eğilim olarak kalırken, özellikle insanlarda, kısmen diğer memelilerde (yunus gibi mesela) ise akıl yürütme yolu ile pratik çözümleri bulabilmeye doğru evrilmiştir. Genlerdeki bilgi bugünün şartlarında hayatta kalmak veya elde etmek istediğiniz bir sonucu almak için yeterli değildir. Çünkü gende sadece doğuştan gelen hazır kodlar ile sınırlı bir bilgi vardır. Kuralları kullanmayı öğrenmek demek aynı zamanda strateji öğrenmek demektir. Bu da sadece aklın işidir.
Dolayısı ile her şey temelde bir içgüdü ile başlasa da, ancak akıl ile daha anlamlı ve değerli sonuca ulaşabilecektir. Bunlardan (içgüdü-akıl) herhangi biri tek başına istediğimiz sonucu almaya yetmeyeceği gibi, birinin diğerine ağır basıyor olması da bir şey ifade etmez. İçgüdü cesaret, akıl da yol, yöntem demektir. Sadece cesaret ile ne yapacaksınız? Satrançta olduğu gibi, taşları ileri doğru sürersiniz ama ne yaptığınızı bilmezsiniz. Veya sadece akıl ile ne yapacaksınız? Kımıldamazsınız bile. Çünkü hareket istencini oluşturan şey içgüdü ve duygulardır.
Dolayısı ile her iki olgu arasında aşağı yukarı ortalama bir denge kurmak gerekir. Bu denge uyumu doğurur. Akıl-içgüdü dengesini öğretmek ve uygula(t)mak savaş sanatının işidir. hayatta kalmak için bundan sonra ve gelecekte daha da fazla kullanılacak olan yöntem bu olduğu için üzerine çokça eğilmek gerekir. Çünkü hala insanlarda bu denge tam olarak oturmuş değil. Sadece duygusal davranmanın gerekli olduğu zamanlar da vardır. Ama ardından mutlaka bir strateji izlemek de gerekecektir. Çünkü duygusal olmanın nedeni budur aslında.
Örneğin, Turancılık konusunda çok duygusalız. Konu aklımıza gelince gözlerimiz dolar. Bazan hüzün, bazan umut ve cesaret doğar. Bu duygu olmasa, bu duygunun gereğini yapmayız. Yapmak aklımıza bile gelmez. Duygunun gereği nedir? Duyguyu somut olarak yaşayabilmek için adım atmaktır. Adım atarken bilgiye ve yönteme ihtiyacınız olduğuna göre akıl önemlidir; fakat akıl-duygu dengesi daha da önemlidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder