6 Mart 2014 Perşembe

Faili Meçhul Fitne Politiği

"Bir kavim kendi nefsini değiştirmedikçe
Allah onların durumunu değiştirmez"
[Ra'd: XIII/11: “İnna'llahe lâyuğayyiru mâ 
bi-qavmin hattâ yuğayyirû mâ bi-enfüsihim"]


Çok zaman değil bir iki hafta önce akşam saatlerinde kitap okuduğum sakin saatlerde bir çay arası vermiştim. Haberlere bakmak maksatlı internete girmiştim ki bir fırtınanın koptuğuna tanıklık ettim. “başçalan” takma adı kullanan bir tivitter hesabından Başbakan’ın oğlu Bilal Erdoğan ile diyalogları ile yayınlanıyordu. Bundan tam bir hafta önce gerçek kişi olduğuna pek inanmadığım “fuatavni” takma adlı bir hesaptan rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehid edilmesi ile alakalı olarak bazı iddialar paylaşmıştı ki bunların birçoğu şahsi kanaatim suikastin Başbakan’ın bilgisi dâhilinde gerçekleştiğini ima ediyordu. Bu arada verilen fetvaları[1] da ayrıca hatırlatmak isterim.

Sosyal medyanın bir silah olarak kullanıma ilişkin daha önce birkaç yazımda ismini anmış olduğum “Netwar”[2] adında yeni bir operasyon metodunu ortaya atan John Arquilla’nın oluşturduğu fitne tohumları kimi ellerce yeşertildi ve meyvelerini vermeye başladı. Ne hikmetse ilk ürünler ise “Bereketli Hilal[3]” denilen coğrafyanın da içerisinde bulunduğu “Ortadoğu”da ortaya çıktı. Görüyorum ki birileri Türkiye’deki iktidarı ya gerçekten değiştirmek istiyor, ya da belli bir kemikleşmiş kadrosu ve tabanı olmayan Türkiye’nin iktidar partisinin seçmen kadrosunu marjinalleştirerek ve radikallik oranını arttırarak daha da kemikleşmiş bir iktidar potansiyeli oluşturmak istiyor.

Durmuş Hocaoğlu Dizisi’nin İlk Kitabı Okurlarını Bekliyor

KOCAV Yayıncılık, Kültür Ocağı Vakfı’na gönül veren hocalarımızdan rahmetli Durmuş Hocaoğlu’nun “Laisizm’den Milli Sekülerizm’e” adlı kitabını yayımladı. Daha önce Selçuk Yayıncılık tarafından basılan kitap, KOCAV Yayıncılık bünyesinde yeniden yayına hazırlandı. KOCAV Yayıncılık’ın beşinci kitap olan bu kitap aynı zamanda Durmuş Hocaoğlu Dizisi olarak devam edecek kitapların ilki olma özelliğini de taşımaktadır.

31 Ocak 2014 Cuma

Unutulacaksın Mehmed'im


Durmuş Hocaoğlu’ndan tarafından yazılmış gidişat hakkında şiddetli bir uyarıyı benim eklediğim "Unutulacaksın Mehmed'im" ekleri ile metni aşağıda bulabilirsiniz:

Eğer bu alçak manevra tutarsa, unutulacaksın Mehmed'im;



Adınla, yazdığın destanla, ne için şehâdet şerbetini içtiğinle unutulacaksın Mehmed'im;

29 Ocak 2014 Çarşamba

Durmuş Hocaoğlu'na "Sagu"

"Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi ile şehitlerin kanı tartılır, âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanından ağır gelir." - Hadis-i Şerif

Hocam ikinci sene geldi, çattı; sen bizi bir başımıza, mürşidsiz koyalı. Pusulasız ve sonu görünmeyen kaoslar içerisinde "fikirsiz" kaldık. Önceleri silahsız, parasız, yiyeceksiz hatta yurtsuz dahi kaldığımız oldu. Lakin fikirsizliğin çöllerinde susuz kalmak... Bu bambaşka bir işkence ve eziyet ki bir kere değil; her an yeniden ve yeniden sadistçe öldürüyor...

Senin kaleminden damlayan sütün hasretini yudumlar olduk; geleceği emzirmeni özledik. Bizi sert ve soğuk su etkisi ile çarpmanı, kendimize getirmeni, uykularımızı kaçırmanı özledik.

Vatan derdi ile dertlenmenin onulmaz yarası ile adeta bir annenin gözü önünde evladının lime lime edilmesinin acısı ve haykırışı ile bize Vatan kavramının deruni taraflarını yaşayarak öğretmeni özledik…

Onca derdine ve meşgalenin içerisinde biie arayarak, yeri geldiğince bir hocadan öte "baba nasihatları" etmeni özledik.

Kendini "alleme-i cihan" sananların, televizyon maymunlarının ve satılık kalemşörlerin karşısında bir entelektüel haysiyet içerisinde titizlikle okumalar yapmanı; yazı yazarken bazen günlerce uykusuz kalmanın sebebini yokluğunda daha şiddetli anladık. Yokluğunla harlandık; seni bir daha özledik.

İşittiklerimize oldu ki kulaklarımız inanmak istedi, gördüklerimizle gözlerimiz karardı. "Durmuş Hocam bizi uyarmıştı, bunu demişti" derken olanların şeddesi ve olacakların tahayyülü içerisinde "İkinci Endülüs" benzetmen ile irkiliyoruz. Etrafta dolanan Endüljans Papazlarını bozguna uğratmanı özledik.

El hasılı sonu gelmez bu yakınmaların…

İkinci Ergenekon benzetmen ile ümitvar olma gayretindeyiz.

Talebelerin seni özledi Hocam; Seni Özledik...

28 Ocak 2014 Salı

Ülkücü Kardeşlerinden MHP'lilere Manifesto

Çinlinin tatlı sözüne, yumuşak ipeğine aldanıp, 
Türk Milleti, çok çok öldün! 
Böyle giderse, daha da öleceksin!...
- Orhun Yazıtları

Değerli Ağabeylerim, Kıymetli Büyüklerim;

Bilirim ki beni çok toy, çok tecrübesiz görürsünüz. Hakkınızın olmadığı yerler de yok değildir. Biraz haytalık yanımız da yok da değil hani. Kanımız kaynar, memleket adına bir an evvel bir şeyler yapmak isteriz karınca kararınca...


27 Ocak 2014 Pazartesi

Türk Ocağı Durmuş Hocaoğlu Anma Konuşması v1.2


Üst not: İlk versiyondaki metin konuşma hazırlarken kullanmış metin olduğumdan ötürü; dipnotlar konulmamış ve yazı düzenine riayet edilmemiştir. Bu nedenle bazı ufak eklemeler yaparak versiyon 1, tashih edilerek versiyon 1.1 olarak gözden geçirilmiş ve gerekli düzeltmeler yapılmıştır. Versiyon 1.2'de ise metne müdahale edilmedi. Noktalama işaretleri ve paragrafların ihtivası gözden geçirildi.

 Eğer halen bazı eksiklikler ve hatalar var ise, bu metnin; Durmuş Hocaoğlu tarafından kaleme alınmamış olmasından ötürüdür.

Affola...

Konuşma Metni:

Yer: İstanbul, Çemberlitaş
Tarih: 27.01.2014, Pazar
Öncelikle hepiniz hoş geldiniz.

Geçtiğimiz haftalarda bugün idrak etmiş olduğumuz “Milliyetçi Fikir Sempozyum Serisi”nin ilkinde konuşmak Barış Onur SARGIN beyefendinin Kültür Ocağı Vakfı’na (KOCAV) götürdüğü teklif üzerine vakıf yetkilim İbrahim BİZ beni aradı ve Türk Ocağı’nda bugün, burada ve bu konuşmayı yapmamı talep etti. Açıkçası konuşma yapmayı hiç düşünmeden kabul ettim. Bunda Türk Ocağı’nın isminin ve Hocam ile alakalı gerek anıları ve gerekse kendi dilinden “Durmuş Hocaoğlu” düşüncelerini paylaşacak olmanın etkisi büyüktü.

Konuşmaya Üsküdar Çevresi internet sitesinin (www.uskudarcevresi.com) manifestosunda da yer alan birazdan okuyacak olduğum metin ile başlamak istiyorum. [1]

21 Ocak 2014 Salı

Şehid Oğlunun Kabrini Terketmeyen Baba

Türk var mıdır, yok mudur tartışmaların içerisinde en güzel cevap:

Alın işte: Sadık Tokat ve karısı Huriye Tokat tüm dünyaya yetecek kadar asırlar boyu yetecek kadar hem kültürel hem de ırki manada Türk'tür. Bu ülkede futboldan, iktidar kavgalarından ve magazinden daha önemli kavramların varlığını umarım bir gün layık-ı veçhiyle idrak edilecektir.

Kaynak: http://www.ensonhaber.com/yillardir-sehit-oglunun-mezarinda-nobet-tutuyor-2013-12-12.html

Bunu antropologlar, demagoglar ve kalemşörler kavrayabilir mi, bilemiyorum.