Kadın erkek eşitliği tartışmalarının son dönemde yine hararetlendiği, 'fıtrat' ile ne elde edileceği kestirilemeyen polemiklerin başladığı, kadına yönelik şiddet hatta cinayet vakalarının vaka-i adiyeden sayılma noktasına gelindiği bu günlerde bir yıl dönümünü hatırlatmak için kalemi ele aldık. 5 Aralık 1934 tarihi ile kadınların milletvekili seçme ve seçilme haklarının 80. yıl dönümündeyiz. Bu kanundan hemen bir kaç sonra da 1935 yılında Türkiye Cumhuriyeti ilk kadın vekillerini seçti. Kadınlar ilk kez 1935 milletvekili seçiminde oy kullandı. Elbette tek parti dönemi içerisinde adayın belirlenmesi, oyun kullanımı, oyun tasnifi hususlarında malum eleştiriler vardır. Ancak bir eşitliğinin, insanî bir unsurun gerçekleşmesi hele hele Fransa gibi cumhuriyet (liberte) fikrinin dünyada öncülüğünü yapmış ülkelerden önce sağlanmış olması dikkate değerdir. Kadınların hakları hususunda maalesef kuru edebiyatın ötesine geçilemediğini gösteren günler yaşanmaktadır.
5 Aralık 2014 Cuma
4 Aralık 2014 Perşembe
Kevser Çelebi - Protestan Ahlakı ve Kapitalizm Ruhu" Üzerine bir "Öz" Çalışması
PROTESTAN AHLAKI VE KAPİTALİZMİN RUHU
Batı medeniyetine özgü ve sadece orada ortaya çıkan kültürel olguların evrensel bir değer ve geçerlilikteki bir gelişim çizgisi içinde yer almalarına ne tür bir koşul birlikteliğine yol açmıştır?
Bugün Bilimde ussal ve sistematik uzmanlık eğilimleri günümüz medeniyetine egemen anlayışa en yakın anlamda sadece Batı'da vardı. Bu aynı şekilde çağdaş Batı devletinin ve ekonomisinin dayanakları olan bürokratlar için de geçerlidir. Çağdaş yaşamımızın gidişatını etkileyen kapitalizm için de böyledir.
''Elde etme aç gözlülüğü'' ile kapitalizm ile doğrudan doğruya ilişkisi yoktur. Kapitalizmin, kazanç arayışı ile aynı öze sahip olduğu doğrudur. Ekonomik sistem içinde verimliliğe ulaşma olanağı olmayan işletme yok olmaya mahkûmdur. En fazla parayı kazanma uğraşısının, bütün çağlarda ve ülkelerde de var olduğunu belirtiyor. Bu anlamda Kapitalizmin eski çağlardaki birçok farklı kültürde de; (Çin, Hindistan, Babil, Mısır, Eski Akdeniz vs) var olduğunu ve bu anlamıyla onun aslında 'eski bir işveren' olduğunu belirtiyor.
23 Kasım 2014 Pazar
Çağhan Sarı - Gazi Mustafa Kemal Hangi Takımı Destekliyordu?
Mustafa Kemal Atatürk'ün bu güne kadar spor ile bilhassa futbol ile ilgisini ortaya koyan bir çok yayın bulunmaktadır. Bu yayınlarda elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk'ün bir çok kulüp tarafından 'taraftarımızdı' şeklinde ifade edilmesi doğaldır. Şimdi herkesin malumu olan iddiaları tek tek sıralayıp tahlil edelim. Ancak baştan şunu ifade edelim, Atatürk tutkulu bir futbolsever değildi. Yüzme, jimnastik, atletizm, boks, binicilik, eskrim ile ilgilenen Atatürk'ün en sevdiği spor güreşti. Öyle ki fırsat buldukça milli güreş müsabakalarını kaçırmıyordu. Futbol hakkında bilgi aldığı zaman 'bizim harp oyunlarına benziyor' diyerek strateji gerektiren bu takım oyununu beğenmişti. Ancak şu ana kadar seyrettiği belirlenen futbol müsabakaları sınırlı. İlki Milli Mücadele döneminde Büyük Taarruz öncesi komutanları Afyon'da dikkat çekmeyecek şekilde toplanmalarını sağlamak amacıyla tertip edilen 'Süvariler-Kolordu' maçıydı. Sonra Galatasaray'ın Romanya Milli Takımı ile (milli takımlar ile kulüp takımları bir dönem özel müsabakalarda karşılaşmışlardır) yaptığı karşılaşmadır. Üçüncüsü ise kendi kurucularından olduğu Muhafızgücü'nün bir iki müsabakasıdır. Baktığımız zaman Atatürk'ün Cumhuriyet'in bazı isimleri gibi futbol sevdalısı olmadığını görüyoruz. Beşiktaş'ın fahri başkanlığını yapacak kadar bağlı olan Recep Peker, adı şuan Fenerbahçe'nin stadına verilen Şükrü Saraçoğlu gibi isimler futbola olan tutkularını hep dillendirmekte idiler.
Atatürk'ün şuan ki futbol takımları ile ilişkilendirilmesine bakalım.
22 Kasım 2014 Cumartesi
Çağhan Sarı - Arşivlerin Kapalı Tutulduğu Suikast, John F. Kennedy
22 Kasım 1963 tarihinde Dallas’ta yerel saate göre 12.30′da ABD’nin 35. başkanı John Fitzgerald Kennedy suikast sonucu hayatını kaybetti. Kennedy, Amerika Birleşik Devletleri tarihinde suikasta uğrayan ilk devlet başkanı değildi. Abraham Lincoln, James A. Garfield ve William McKinley suikast sonucu yaşamlarını yitirdiler. Theodoore Roosevelt, Harry Truman, Gerald Ford ve Ronald Reagan ise yaralı olarak suikastlardan kurtuldular. Ancak bu suikastların hiç biri John F. Kennedy’nin hayatına mal olan kadar konuşulmadı. Yazılıp çizilmedi ve filmlere konu olmadı. Bunun nedeni de Kennedy suikastının devlet arşivlerindeki belgelerinin 2029 yılına kadar araştırmacılara kapalı olmasıdır.
19 Kasım 2014 Çarşamba
Naci Kesener - ''Kutadgu Bilig'' ve Savaş Sanatı Bilgisi
SAVAS’a göre savaş sanatı için
yapılabilecek en doğru tanımlama “denge ile gelen uyum, uyumla gelen
yaşam bilgisi”dir. Uyum; herhangi bir kimseye veya duruma benzemeye
çalışmaktan ziyade akıl ile içgüdü arasında bir işbirliği/denge
sağlayarak hayattan almanız gerekeni ve hayatta kalabilmenizi mümkün
kılabilme yoludur. Bu bilgiden arzu edildiği gibi yararlanabilmeyi
engelleyen en büyük etken de korku, tereddüt ve kaygıdır.
12 Kasım 2014 Çarşamba
Ebabil Kuşlarına Hasret
Başlığını çok uzun zaman öncesinde koyduğum ama bir türlü devamını getirmenin nasip olmadığı bir yazı.
Başlığın ağırlığından olsa gerek sanırım, bir başladık; lakin her zaman başlamak başarmanın yarısı olmasa gerek. "Türk gibi" başlayamadık galiba bu sefer. Ülke gündeminin bu kadar meşgul ve yoğun olduğu bir ortamda nerede ise haftada bir fason ya da gündelik yazı karalamak içten bile değil. Her şey gün gibi ortada iken kendi gözlerimizden "hakikati" haykırmak nasıl bir ihtiyaçtır?
Aşık Sefai'nin o güzel dizelerinde getirdiği gibi bir ihtiyaç da olsa gerek.
Zaman dokuz başlı ejderha
Sen bana düşman bense bana
Yüreğim Kaf Dağı'na sürgün
Ruhum Tur Dağı'nda esir
Deli eyledi zaman
Bir acı ki dizlerim duymasa da bedenim
Parmaklarımda söndürdüm isyanımı....
4 Kasım 2014 Salı
Temren A. - Süpermen(!) Ülkücülüğü
Benim de kendilerine hayranlığımın ve saygımın olduğu seksen öncesi kuşak, seksen öncesindeki haklı ve kahramanca mücadelelerini seksen sonra toplumsal bir harekete dönüştüremedi. Çok kolay çözüldüler. Bu çözülme karşısında öz-saygılarını yitirmemek, muhafaza etmek için seksen öncesi haklı mücadele anılarını piyasaya sürdüler. Piyasa ise daha sonra gelen kuşağın zihinleri idi. Bu anılardan bir edebiyat ve sanat yaratabilseler çok derinlikli eserler çıkabilirdi ama bunları sanata, romana, şiire vs. dönüştürecek birikimleri ve kabiliyetleri yoktu. Çoğu köylü, bilemediniz kasaba çocuğuydu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)