Bu yazı ne bir parodi ne de hakikat yolculuğuna işlenmiş bir nakıştır. Yazarın muhataplarının bile okumayacağı bir serzeniştir. Belki hezeyandır. Kim bilir, ancak tespit, tahlil veya tenkit değildir. Nitekim buna yeltenmez, yeltenemez. Sosyal medya feylesofluğuyla halledilebilecek şeyler (!) için de herhalde bu kadar zahmete girişilmez. Mesele, yazılarımızda olmasını istediğimiz hususlardır. Yazılarımızın barındırması gereken olmazsa olmazlardır.
Evet. Gelin hep beraber nasıl ışıldayan bir kalem haline gelinebileceğinin tarifini birlikte yazalım. Biraz cûret biraz müşkülpesentlik tamam o bizleriz işte! Lümpen olmaya beş kala. Öncelikle yazıların girizgâhını belli belirsiz bırakmakla başlayacaksınız. Temel kavramları sıralayıp manalı manasız cümleler kurmalısınız. Cümleleriniz tanım diyelim ve atıf yapıyorsunuz haliyle, sayfa sonunda değil de metin içinde parantezle göstereceksiniz – Apa usulü ile- ancak sayfa numaralarınızı koymayacaksınız. Yani (Turan, 2008, s.35) değil (Turan, 2008) yapacaksınız ki, okuyanlar sizin ne derin bir ufka sahip olduğunuzu ve sıradan bir sayfanın alelade cümlesiyle değil kitabın tamamını adeta tek cümle özet geçebildiğinizi görsün. Yazınızda alabildiğine uzun cümle kurmanız çok önemli. Kuracağınız her uzun cümle, bir paragrafı aşmalı ki, düşündüklerimi bakın nasıl da ifade ediyorum ama mesajını net verebilsin. Yok maazallah kısa cümlelerle meram anlatır, virgülün ve bağlaçların haricinde arada bir nokta koyarak yeni cümleye başlamanın da sıhhatli olduğu gerçeğine boyun eğerseniz okurlarınız tarafından anlaşılırsınız. İşte bu olmamalı. En azından cemiyetin devası iddiasındaki kalemlerimiz daha kapalı anlatımlara sarılmalıdır. Neticede yazı yazan içindir, şiir şair içindir. Okuyucu kast sisteminin zemin katında ikamet ederken olacak iş değil gerçekten.